Ege Bahçesi | Nefes Aldırır

(Eral Aytemiz/EGE MECLİSİ)-Ege Bahçesi Pet&Bahçe Market kurucu ortaklarından Peyzaj Mimarı Edip Güler, dünyanın dengesini temelde bozan şeyin ekolojik yapının yok olması olduğuna değinerek, iklim krizinin ortasında olduğumuzu ve bununla ilgili önlem alınması gerektiğini anlattı. İşte Edip Güler ile gerçekleştirdiğimiz sohbetten öne çıkan kısımlar...

İzmir’de yeşil alan ve süs bitkisi üreticiliği ne durumda? 

(Edip Güler)-Türkiye'deki süs bitkileri üretiminin yüzde 35’e yakın miktarı İzmir'de yapılmaktadır. Süs bitkileri deyince yapılan iş “süs” gibi anlaşılıyor ama biz kendi yaptığımız işe daha üst ölçekten bakarak “oksijen üretiyoruz” diyoruz. İZSİAD’da bir çevre komisyonumuz var. O komisyonda da yeşil alanların arttırılmasına yönelik önemli projeler tartışıyoruz. İzmir, çevre konusunda bilinci yüksek bir kent ancak bu kentte de yapılması gereken çok iş var. Bu işlerin de çoğu ne yazık ki yerel yönetimlere düşüyor. İzmir de ki nitelikli yeşil alan miktarının artması için STK’lar ve yerel yönetimler birlikte hareket etmesine ihtiyaç var. 

Süs bitkisi üretim sektörü pandemiden nasıl etkilendi? 

(Edip Güler)- Pandeminin hissedilmeye başladığı andan itibaren insanlar evlerinde, bahçelerinde vakit geçirmeye başladılar. Böylece süs bitkilerine talep de arttı. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada talep arttı. Peyzaj mimarlığı, pandeminin yükselen değeri oldu.  Talebin artması, ihracatı da arttırdı. İtalya süs bitkisi üretimimnin beşiği gibi gözükmesine rağmen İtalya'ya bile çok ihracat yaptık. Bana kalırsa buradaki temel mesele şu; pandemi, peyzaj mimarlığı mesleğini ve bitki üreticilerini daha yukarı taşımak ve ilerletmek zorunda. Çünkü insanlar ne yaparsa yapsın yaşamak zorundalar, nefes almak zorundalar. İnsanların en temel ihtiyaçları gıda ve oksijen. Gıda sektörü zaten kendi içerisinde yükseliyor ama insanların nefes alacağı, oksijen sağlayacağı, rekreasyon yapacakları alanlar ne durumda? 

Süs bitkilerinde pandemi öncesi ve sonrasında oluşan fark nedir? 

(Edip Güler)-En küçük ölçekten bakarsak herkes nasıl ki lokantalar kapandığı için evinde yemek yapıyorsa, herkes evinin bahçe ve balkonunda da bir takım bitkileri hem gıda olarak tüketmek hem de hobi olarak meşgul olmak yani bir terapi aracı olarak daha çok yer vermeye başladı. Herkes evinde çok fazla vakit geçirince özellikle bahçeli evler daha popüler hale geldi. Bahçeli evlerin kesinlikle insana iyi gelen tarafları var ve bu daha çok fark edilmeye başlandı ve dolayısıyla bizim mesleğimiz de yükselmeye başladı. Zaten yükselen trendler arasında yer alan peyzaj mimarlığı, pandemide de bu yükselişini 2‘ye katladı. 

Çevre bilincimiz ne durumda? 

(Edip Güler)-Çevre ile ilgili temel sorunumuz şu: Suyumuz bitiyor, ormanlar çok hızlı tükeniyor. Doğayı tahrip ederek, bütün canlıların yaşam koşullarını çok ciddi şekilde zora sokmuş oluyoruz. 

Mesela İzmir’den örnek verecek olursak; en son Çeşme’de bir hortum yaşandı. Can kaybı olmadığı için çok ses getirmedi ancak orada yaşanan hortum çok ciddiydi. 200 metre daha gitse belki Alaçatı yerle bir olacaktı, yüzlerce insan yaşamını yitirecekti. İzmir ölçeğinde bile depremler, tsunami, sel, hortumlar artık hayatımıza giren kavramlar olmaya başladı. Bunlar artık iklim krizinin göbeğinde olduğumuzu gösteriyor. Bunun için de çevreye ve doğaya uyumlu işlere imza atmak gerekiyor. Nedir bu işler? Nitelikli yeşil alanların arttırılması. 

Dünyanın dengesini temelde bozan şeylerden biri de bitki örtüsünün yok olmasıdır. Ekosistemde her şey bir bütündür. Bugün dünyanın başka bir ucunda diktiğiniz ağacın da buraya bir faydası var. Hem oksijen üretmesi hem karbon dengesini sağlaması hem ısı etkisini kontrol altına alması hem de su döngüsünde yarattığı fayda olarak.

Çok anlaşılır ve basit bir dille anlatmak gerekirse, okyanuslardan su buharlaşarak kalkar, nem olarak dağlara çarpar, soğuk havayla karşılaşır ve yağış olarak düşer. Bu dünyayı tek parça olarak düşündüğümüzde, neresini yeşil ile buluşturursak buluşturalım o kadar fayda sağlarız. 

Peki bunun bizim mesleğimizle ilintisi nedir? Peyzaj deyince, “Hadi şuraları da süsleyelim” gibi bir algı oluşuyor insanların zihninde ancak aslında biz, tüm insanlığın temel ihtiyacımız olan oksijenin üretilmesine ve doğal dengenin korunmasına vesile oluyoruz. 

Herkesin iklim krizinden haberi var ama kentsel ısı adasının artması, kentlerde ısının yükselmesi diye bir gerçek var. Kentsel ısı adasının artmasını basit anlamıyla şöyle tamamlayabiliriz: 

Kentte ne kadar yüksek betonarme yüzey varsa - ki bu yüksek yapılaşmanın olduğu alanlarda hem yatay hem de dikey etki yaratır - güneş ışınlarını o kadar yüksekten aşağı yansımaya baslar. Örneğin; 20 metrelik bina, 20 metre yüksekten, 100 metrelik bina 100 metrelik yüksekten güneş ısılarını alır ve aşağıya doğru, kentin içine doğru yansıtmaya başlar. Yansıyan güneş ışınları ısınan beton araç ya da sert zemin içerisinde dolaşmaya başlar. Güneş ışınını ne kadar yukarıdan alırsa, aşağısı çarpmalar nedeniyle o kadar fazla ısınmaya başlar. Nihayetinde bu aşağının ısısını 4-6 derece arası diğer alanlara göre yükseltmeye başlar. Bu güneş ışınları nerede absorbe olur? Bir bitki dokusuna çarptığında. Yani bitkilendirme, kentsel ısı adasının düşmesinde önemli bir faktördür.

Yüksek binalar mutlaka kentlerde olmalı ama bunların yerlerinin çok iyi seçilmesi gerekiyor. Bunlar plan ölçeğinde yani üst ölçekte peyzaj mimarının plancılarla birlikte alması gereken kararlar. 

Kentsel ısı adası neden bu kadar önemli? Bir yer 28 dereceyken öbür yerin 23 derece olması neden bu kadar önemli?

(Edip Güler)-Bunun pek çok cevabı var aslında. En çarpıcı tarafından başlarsam vücudumuzun yüzde 60’ı su, bütün canlıların temel yapı taşı da su. İnsanoğlu 1-2 derecelik ısı farklılıklarında yaşayan bir organizma olduğu için, bu durumda günümüzün en dertli hastalıklarına daha açık hale gelmeye başlıyor. Bu hastalıkları belki yaşı ilerleyen insanlar daha rahat atlatacak ancak çocuklarımız bu kötü çevre etkenlerine maruz kaldıkları zaman maalesef bunun bedellerini ileride daha ağır ödeyecekler. 

Biz kentlerin planlanmasında bütüncül bir bakış açısıyla yol alınmalı ve bu yaklaşımla yapı - nitelikli yeşil alan dengesi gözetilmeli görüşündeyiz. Yerel yönetimlerin bir takım çabası var ama bizim İZSİAD’ın çevre komisyonu olarak bu konuda söylediğimiz; öncelikli olarak bir stratejik eylem planı ortaya koyup bunu ilerletilmesi gerekliliği. Yoksa iyi bir sanayi tesisiniz var ama sularımız pis ve havamız kirli yani sağlığınız yerinde değil ne anlamı var? Sanayileşme artık gelişmiş ülkelerde ancak çevrenin gelişmesiyle birlikte yürütülebiliyor. Çevreye uyumlu sanayi tesisleri yükselişe geçiyor. İZSİAD’ın hepsi birbirinden kıymetli üyeleri var ve hepsi bu konuları konuşurken, “Ben, kendi fabrikamda ne yapabilirim, neler yapmalıyım?” diye soran bir duyarlılık içindeler. Çünkü bu konuda doyurucu bilgiye ve doğru yönlendirmeye ulaşmak bilinenin aksine çok zor. Klasik çevreci anlayışıyla, “onu da bunu da istemeyiz” yerine eylem odaklı, hemen yarın sabah yapılabilecek bir takım işler yapmak lazım. Bundan daha önemli bir durum yok. Yerel yönetimlerin temel görevlerinden biri de bu. 

İzmir ve Ege Bölgesi bu konuda çok şanslı. Bir tarafta Küçük Menderes Havzası var ki süs bitkileri üretiminde çok iyi noktada olan bir yer. Bitki üretiminde, meyve fidanı üretimi anlamında dünya çapında adı olan bir bölge. Bir tarafta da 4.5-5 milyona yakın insanın yaşadığı bir metropol var. O bölgede yetişen ürünlerin planlanarak bu metropole adapte edilmesi, dikilmesi gerekiyor. 

Bunu da şöyle planlamak lazım; öncelikle 2-3 yıllık periyotta üreticinin planlanması gerekiyor. Zaten İzmir Büyükşehirin bununla ilgili bir takım modelleri var ama topyekun bir ağaçlandırma, bitkilendirme kampanyası şeklinde bunun yürütülmesi gerekiyor. Sonrasında ise yoğun betonarme ağırlıklı bölgelerde gerçek dikey bahçe uygulamalarını hayata geçirmek için “sarıcı bitkiler” dediğimiz, bina yüzeylerini saran bitkilerin çoğaltılması planı yapılmalı. Eskiden kahvelerde, şimdi kafelerde gördüğümüz, altında oturulan çardakların üzerinde olan asma, sarmaşık bitkileri bunlar. Bu bitkiler doğal klimadır. Bunların yeniden gündeme getirilmesi gerekiyor. Bütün oturulacak alanların bu şekilde olması, hem kent içerisindeki ısıyı düşürür hem de insanlara iyi gelir. Geleneksel alışkanlıklar üzerinden yol almak bile konuyu büyük oranda çözüyor. Yeşille insanların bir araya gelmesi sağlamalıyız. Kırsaldaki bu zenginliği metropolün içine çok rahat sokabiliriz. Tüm beton sahaların ivedilikle ağaçlandırılması gerekiyor. Bunun için çok büyük bir bütçeye de ihtiyaç yok. Bunlar için çok büyük maliyetler gerekmiyor, sadece ses getirmeye ihtiyacımız var. Şu anda bu konudaki bilinç son derece açık. Pandemiyle bunun değerini daha iyi anladık. Şu anda tam zamanı. İnsanların gerçekten bu donemde yeşile ilgisi arttı. Yapılacak bu tarz kampanyalarla bu krizi bir fırsata çevirebiliriz.

Çiçek ve bitki yetiştirmek için uygun ortam nasıl olmalıdır? 

(Edip Güler)-Yetiştirilmeye niyetlenilen her yerde çiçek ve bitki yetiştirilir. Yani birbirinden çok farklı yetişme ortamlarında kullanabileceğiniz türler üretiliyor. Bakım prosedürlerinin doğru uygulanabilmesi tek prosedür aslında. Buna ek olarak ise bitkilerin verilen sevgiyi hissettiklerini düşünüyorum. Bitkilerin de birbirleri ile farklı bir boyutta iletişim olduğunu düşünüyoruz. 

Peyzaj mimarı olmak isteyen gençlere önerileriniz nelerdir? 

(Edip Güler)-Peyzaj mimarlığı mesleği gerçekten dünyada çok prestijli bir meslektir. Sebebi de köklerinin çok eskiye dayanmasıdır. 

Biz ülke olarak gelişmekte olan ülkeler kategorisinde olduğumuz için son 15 senede daha fazla rağbet görmeye ve farkına varılmaya başlandı. Ben peyzaj mimarı olduğum için çok iyi hissediyorum. Eskiden göremediğim şeyleri daha iyi görebildiğimi ve algımın bazı konularda daha açık olduğunu düşünüyorum. Fakat diğer mesleklerde de olduğu gibi bu yol da meşakkatli bir yol. Bizim meslekte yavaş yavaş öğrene öğrene, bu yoldan geçip severek başarmak var. Hiç bir meslekten farklı görmüyorum ama yaptığımız işin önümüzdeki yıllarda gerçekten dünyayı kurtaracak meslekler arasında sayılacağını öngörüyorum. 

EDİP GÜLER HAKKINDA

(Edip Güler)-1977 Malatya doğumluyum. 2000 yılında Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümünden mezun oldum. 21 yıldır da aileden gelen bir meslek olan süs bitkileri üretimini yapıyorum. Yani hem okullu hem de alaylıyım. Firmalarımız bünyesinde bitkisel üretim ve peyzaj mimarlığı hizmetleri veriyoruz. Ödemiş ve Yalova'da Edip Güler Fidancılık bünyesinde üretim tesislerimiz var. Senede 1 milyonun üzerinde bitki üretiyoruz. Birçok ülkeye Türki Cumhuriyetlere ve de Avrupa’ya ihracat yapıyoruz. Avrupa’da çok sık rastlanan ancak Türkiye’de çok örneği olmayan, İzmir’de de ilk olan Ege Bahçesi Pet ve Bahçe Marketimiz ile Narlıdere ilçesinde hizmet veriyoruz. Şirketimizde aynı zamanda Peyzaj Mimarları Odası İzmir Şube Başkanı olan, eşim Elvin Sönmez Güler ile ortağız ve biri kız ve biri erkek iki evlat sahibiyiz.

İletişim Bilgileri

  • Altıevler Mahallesi Yıldırım Kemal Caddesi No:16 Narlıdere, İzmir
  • 0 (232) 754 37 79
  • info@egebahcesitr.com
  • Hafta içi : 09:00 - 20:00
  • Cumartesi : 09:00 -20:00
  • Pazar : 09:00 - 17:00